cehaletin esenlik getirdiği yerde zeki olmak budalalık.

albert einstein




0 comments

Aşk seni tanıdıgım gün çıktı karşıma...
Kadın meğer senmişsin
Sadakat sevgi vefa heyecan tutku seninle canlandı yüreğimde...
Hoşgelmişsin
14.10.2015


Protesto .:

0 comments


TV kanallarının yayın dağıtım ağının şifrelerini uydu üzerinden kırmayı başardığımda aklımda asla kırılamayacak yeni şifreler yaratarak yayınlarına el koymak yoktu elbet. 17 ulusal yayın yapan TV kanalının yayınına el koyarak hepsine aynı anda tek bir kare yerleştirdim. Bu siyah taban üzerine beyaz yazı ile ilk uyarımı yaptım tüm yayın organlarına.

“Eğer bir daha teröristler tarafından öldürülen askerlerimize altyazıyı layık görüp, süperorospu mankenlerin düğünlerinden canlı yayın yaparsanız…
Eğer bir daha güç sahibi kişilerce yapılan ve güç sahibi olmayan düşmanlarını yok etmeye yönelik olduğunu herkesin bildiği ama hiçbirinizin söyleyemediği haksızlıklara/hırsızlıklara göz yumacak olursanız…
Eğer bir daha her daim hükümet yanlısı yayın politikası izleyip, halkı kandırıp çıkarlarınızı gözetirseniz…
Eğer bir daha patronunuzu ve onun diğer şirketlerinin çıkarlarını korumak için, onların rakip şirketlerini basın-yayın ve siyaset yoluyla yok etmeye çalışırsanız…
kanallarınız sonsuza dek geri verilmeyecek ve kapatılacaktır.”

Uyarım tüm ülkede adeta bomba etkisi yarattı. Özellikle yazılı basın topyekün bana savaş açmışlardı. Nede olsa TV’si olan patronun gazeteside vardı elbet. Kim olduğumu bile bilmeden ne küfürlü methiyeler dizdiler. Ülkenin en saygın gazetelerinin en saygın köşe yazarları hakkımda, en seviyesiz sokak argosuyla küfürler döşendiler köşelerinde. Angut güruhun tepkisinden uyarımın yeterli olmadığını anladım.

Bu arada her 5 dakikada bir yenilediğim uydu yayın şifreleri hacker saldırılarına daha fazla dayanamayacağından, şifreleri çok daha karmaşıklaştırarak her dakika yenilemeye karar verdim. Şifreleri ben bile bilmiyordum. Sadece ana bilgisayar biliyordu.

Uyarıyı sertleştirmek gerekiyordu. Bunun için Yıldırım Beyazıd ın Timur’a yazdığı mektuptan* esinlendim.
“Ey, ölmüş domuz eti yiyen pis hainler,
Üzerinde oturduğunuz toprak için ölen şehitlerimizin kanları henüz kurumamıştır ve hergün gidip geldiğiniz iş, hayatınızı geçirdiğiniz ev, cebinizde taşıdığınız kimlik dahil olmak üzere şehitlerimiz sayesinde varlar.
Yayınlarına el koyduğum 17 ulusal kanalın sahipleri bizzat ve aynı anda ulusal kanala çıkıp hem ortak bir bildiri yayınlayacaklar ve tek tek bugüne kadarki yayın politikaları nedeniyle özür dileyecekler. Ayrıca hepsi genel merkezlerini İstanbul ve İstanbul’a komşu iller dışındaki Anadolu şehirlerine taşıyacaklar.
Aksi halde TV lerinizi geri alamayacaksınız.”

Elbette yaptığım işten kimse memnun olmamıştı. Uydu bilgisayar sistemine saldırılar oldukça fazlalaştı. Ancak şifre değiştirme sistemim kusursuzdu. Olağanüstü toplanan ABD hükümeti ve AB yetkilileri tarihlerinde ilk kez ortak karar verip Turksat uydularını kapatmayı teklif ettiler. Bu riske giremediler. Özellikle merkezi Fransa’da bulunan Alcatel bu karara karşı çıktı. Çünkü uydu onların sigortası altındaydı. Dünya’da başlayan tedirginliği görünce mesajlarımı İngilizce yayınlamaya karar verdim.

Dikkat: Burada yazılan hiç bir şey gerçek değildir. Sadece bir kitabın önçalışmalarıdır. Saçma mailler atmayın lütfen.


Üniversite Mezunu Olmak Bir İşe Yaramıyor.

1 comments

Ege Üniversitesi Fen Fakültesi 40. dönem mezunu olduğunu öğrenmesi, eline verilen dekan imzalı mezuniyet belgesi sayesinde olmuştu. 50. veya 100. dönem mezunu olsaydım daha çok gururlanırdım ama en azından 10 ve ya 10'un katları bir sayıda mezun olabilmek de gurur verici diye düşündü kendi kendine, 7 yılda ite kaka atılmadan mezun olabildiğine şükredip iç geçirerek. Sonrada hayatı boyunca kimsenin umursamayacağı bişeyle gurur duyduğunu farkedip kendine kızdı.


Yoksulluk Utansın

6 comments

"Kimsenin kimseye karşılık beklemeden 5lira vermediği bir dünyada olduğumuzu unutmadan yaşayın. Sevenlerinizin kıymetini bilin." konu başlıklı tiradı bittiğinde artık biçok kişi onu dinlemiyordu. Sonra birisi için beni de etkileyen şu sözleri söyledi.
"Diyelim ki yolda yürüyorsun. İleride, yolun tam ortasında bir ünite bok var. O boku deşelersen, ayağınla filan itelersen noolur. Öncelikle etraf daha pis kokar ve o bok gelir ayağına bulaşır."


Fifteen Billion Lightyears

0 comments

Albert Einstein'in özel ve gravitasyonu da(Çekim etkisi) içine kattığı genel görelilik teorilerine göre hiçbir maddenin hızı ışığın hızını geçemez. Işık tüm evren için limit hızdır. Buda saniyede yaklaşık 300.000km anlamına gelir. Gazetede bunu okuyunca daha önceden de bildiği, Ay'ın uzaklığının ne tesadüf ışığın saniyedeki hızı ile aynı olduğunu düşünüp şaşırdı. O halde Ay'ın ışığı dünya'ya 1sn. de geliyor olmalıydı. Hemen Güneş geldi aklına. Hafızasını biraz yoklamak suretiyle o'nunda uzaklığının yaklaşık 150milyon km olduğunu hatırladı.(149,6milyon km) Basit bölme işlemini kafadan yaparak Güneş'in ışığınında bize 8 dakikada geldiğini buldu.(8,32 dk) Ne yani; Güneş'e baktığımızda o'nun 8 dk önceki halinimi görüyorduk. Peki uzak yıldızların ne kadar zaman önceki ışığını görüyoruz acaba diye meraklandı.Telefona sarıldı. 118den Tübitak'ın telefon numarasını aldı. Tübitak'ın yönlendirmesiyle TUG(Türkiye Ulusal Gözlemevi)-Antalya'yı aradı. Ve Prof.Dr.Zeynel Tunca ile görüştü. Zeynel Tunca iletişim çağında internetin önemine değinerek aslında aradığını internette bulmanın çok kolay olacağını anlattıktan sonra "Madem aramışsın, biraz açıklayalım bakalım." dedi.Profesör'ün anlattıkları tamda düşündüğü gibiydi. "Yıldızlara ışık hızıyla gidebilsek bile en yakın yıldızlara dahi milyonlarca yılda ulaşırız. Günümüz teknolojisi ile öyle uzak yıldızları gözlüyoruz ki, evrenin ilk oluşumunda/yayılımında meydana gelen/oluşan ilkel galaksileri(protogalaksiler) dahi gözlüyoruz. Bu şekilde evrenin başlangıcına ilişkin başka hiçbir şekilde elde edemeyeceğimiz verilere ulaşıyoruz. Bugün izleyebildiğimiz uzaklıklar 13-15 milyar ışıkyılı seviyelerinde. Yani ışıkhızı ile gidilebilirse ki bu mümkün değildir; 15 milyar yılda o yıldızlara varabiliriz. Dünyanın da içerisinde bulunduğu sistemin yıldızı Güneş'in 4,5 milyar yaşında olduğunu düşünürsek uzaklıklar zihninizde kendine biraz daha gerçekçi bir yer bulabilecektir diye düşünüyorum." Profesör'ü dinledikten sonra teşekkür edip telefonu kapadı, ancak şoka girmiş gibiydi. Baktığımız bir yıldızın hayatının belki de milyarlarca yıl önce sona ermiş olabileceğini ve aslında şu an orda olmayabileceğini düşündü. Ya da uzayda, uzaklarda bir yerlerde zeki bir yaşam varsa belki de daha Güneş'in bile varlığından bihaberler; şeklinde düşünceler silsilesi içerisinde kayboldu. Bugüne kadar nasıl oldu da bunları bilmediğine üzülürken uykuya daldı.


Futbol asla sadece futbol değildir.

0 comments

Ülkenin 2 hastalığı olduğunu düşünüyordu. Biri ve aslında en büyüğü cinsel açlık, ikincisinin ise futbol (ki bu ilkinin aksine genelde erkeklerin hastalığıdır) olduğunu defalarca dile getirmişti. Hastalık derecesinde olmasada ikisininde kendinde var olduğunu biliyordu. 22 nin onun için hep özel bi önemi vardı. 2000 yılında UEFA kupasını kazanmış Galatasaray'ın o seneki futbol takımında en sevdiği oyuncu Ümit Davala 22 numaralı formayı giyiyordu. Sadece bu yüzden 18 kişilik ve 18'den büyük forma numarasının yasak olduğu amatör futbol takımlarında oynadığı üniversite yıllarında forvet pozisyonunda oynamasına rağmen hep 2 numara giyerdi. Hatta 3 yıl sürekli oynadığı Bornovaspor yöneticileri bunu bir çeşit uğur olarak kabul etmiş ve 2 numaradan farklı bir forma numarasını asla teklif etmemişlerdi.


Nippon Japonca'da Japonya demektir.

0 comments

Karakteri gereği hep muhalif baktı hayata. Bu sebeple çok satan gazetelerin hemen hiçbirini okumayı hayatının hiç bir döneminde sevmedi. Aslında halkın gözünde de her dönem iktidar yanlısı çoksatar gazetelerin çoğu tabak-çanak promosyonlarının da öncesinde yitirdikleri güvenlerini bir daha geri kazanamamışlardı.
Kişi başına düşen günlük gazete satışı sayısını; temel eğitimleri onur-şeref ve haysiyet kelimeleri üzerine inşa edilmiş uzakdoğu ülkeleri ile karşılaştırıp hayıflanmalarına aslında ilk duyduğumda da fazla şaşırmamıştım.


Bir Sen Yakınsın Uzakta Kalınca

0 comments

Selçuk Altun'un dediği gibi, "Para kazanmanın değerini bilmeyen er kişi, kaybetmenin acısını yeterince duyumsayabilirmi?"


The Page Can Not Be Displayed :)

0 comments

Başvurduğu hiçbir iş'ten yanıt gelmemişti. İyi kotarılmamış özgeçmişi ve aslında pek de iyi olmayan bir geçmişi vardı. İş Bilmez, kendinden başka kimsenin geleceğini umursamaz ve ders anlatmaktan aciz bir profesör yüzünden üniversiteyi her sene yaz okuluna da giderek atılmamak için üst sınır olan 7 yılda bitirebilmiş ve henüz hiç bir iş tecrübesi olmadan 26 yaşına gelivermişti. Başvurduğu ve olum(suz)lu yanıt alamadığı tüm şirketleri zihnine not ediyor ve gelmeye yemin ettiği önemli mevkiye varınca bir şekilde intikam alacağına da kendi kendine söz veriyordu.


Yalnızlığım Yollarıma Pusu Kurmuş Beklemekte

0 comments


Yaşamak istemeyip de yaşamak zorunda kaldığı bu bilmemkaçıncı kişisel buhranından sonra artık en sevdiği 3 filmi de* arka arkaya izlemek üzüntüsünü hafifletemiyordu. (* 1.Forrest Gump 2.The Others 3.Saving Private Ryan)


Arkadaş Olmasalar Buraya Koymam Tabide

0 comments



AIDS

0 comments

Kendisi ile ilgilenen eli yüzü düzgün her erkekle beraber olmayı alışkanlık edinmiş ve sevgilisiz yani sorumluksuz bir hayat şekli edinmişti kendine. Zamanı geldiğinde nasıl olsa kafatasının içindeki organın işlerliği ile cüzdanının doluluğu arasında ki ters orantı evlenilebilecek kadar olan biri çok kolay bulunabilirdi. Bu yaşam şekliyle kimseye nerde olduğunu, nereye gittiğini, gece nerde ve ya kimde kaldığını söylemek zorunda değildi. Üstüne üstlük hemen her gece farklı erkeklerle cinsel ilişki hem çok zevkliydi hem de ortak yaşamı paylaştığı ve aynı erkeklerle yattığı kız arkadaşlarıyla kimin penisinin daha uzun olduğu, kimin erken boşaldığı konusunda konuşmak/dalga geçmek eğlenceli ötesi bir tatmindi. Birkaç yıl süren ilk gençlik yıllarında benimsediği bu yaşam ile kaçınılmaz son onu 10 yıl sonra gece terlemeleri ile rahatsız etmeye başladı. Önce önemsemedi. Ardından geçmeyen ishal ve aşırı kilo kaybı da eklenince bir doktora muayene olmaya karar verdi. Testler yapıldı ve doktorun tahmin ettiği sonuç çıkmıştı. Aids..
32 yaşında, yeni evli ve hamileydi. Hayatta her şey istediğinin de ötesinde güzel ilerlerken (aradığından daha zengin ve mükemmel zeki-yakışıklı bir eş, çokuluslu çalışan bir şirkette üst düzey yöneticilik, mutlu bir yaşam ve çocuk) ve hastalığını öğrenmeden hemen önce, uzun yaşam isteği hiç olmadığı kadar fazlayken; şimdiyse intihar etmeyi (edebilmeyi) düşlüyordu. Kocasına bunu nasıl söyleyebilirdi. Üstelik doktorun söylediğine göre kocasıda %99,9 hastalığı kapmıştı. Yoksa bu ölümcül hastalık kocasından mı ona bulaşmıştı. Yok yok olamazdı böyle bir şey. Kocası o tip insanlarla hayatının hiç bi döneminde beraber olmuş olamazdı, öyle bir insan değildi o. Hem en çok önem verdiği şeylerden biri sağlık ve hijyendi. Bu hastalığın olabiliritesi yüksek insanlarla namümkün olan cinsel beraberliği mümkün bile kılınmış olsa kesinlikle prezervatif kullanmıştır diye düşündü. Asıl üzüntü veren şey ise daha 5 haftalık hamileydi ve çocuğu da aids’li olmuştu.
Doktor umut dolu ve kürtaj ana başlıklı tiradına başladığında o çoktan ağlayarak kendinden geçmişti ve “üzüntüden ölmek” deyiminin yaşamda yeri varsa gerçekten üzüntüden ölmek üzereydi.


Öncekiler

  • Aşk seni tanıdıgım gün çıktı karşıma... Kadın meğe...
  • Protesto .:
  • Üniversite Mezunu Olmak Bir İşe Yaramıyor.
  • Yoksulluk Utansın
  • Fifteen Billion Lightyears
  • Futbol asla sadece futbol değildir.
  • Nippon Japonca'da Japonya demektir.
  • Bir Sen Yakınsın Uzakta Kalınca
  • The Page Can Not Be Displayed :)
  • Yalnızlığım Yollarıma Pusu Kurmuş Beklemekte
    • Arşiv

    • Temmuz 2005
    • Ağustos 2005
    • Eylül 2005
    • Ekim 2005
    • Ocak 2019
      • Konu Başlıkları

      • Karambol
      • AB-Türkiye
      • Arda Güler
        • Komşular

        • A.Murat Eren
          • Dışarısı

          • Beşiktaş JK
          • Louvre Müzesi
              • hit counter html code

              ATOM